Karnımızdan konuşmayalım...
Göztepeli’yim.
Evet, amatördeki Göztepe.
İşler kötüye gider, insan, gün gelir eşini bile boşar ama, takımını boşayamaz.
Göztepeli doğdum.
Göztepeli öleceğim.
Tabutumda da Göztepe bayrağı olmayacak; kefen bezi değil çünkü o.
Amatörde bile olsa, en tepede dalgalanacak.
En azından benim yüreğimde.
Onun için, buluttan nem kapıp, “sen Fenerbahçelisin, yok Galatasaraylısın, aslında Beşiktaşlısın” gibi vehimlere kapılmayın.
Süper Lig’de ‘amigo yazar’ arıyorsanız...
Başka kapıya!
Ha, illa, mevcut büyüklerden birine yakın duracaksam, tercihim Trabzon olur; kimse kusura bakmasın.
Yetti gari Bizans!
Ve üstelik, Anadolu başarılı olamazsa, İstanbul da Avrupa'da başarısız olur.
İnancım budur.
“Niye 4-4-2 oynadı da, 3-5-2 oynamadı” falan gibi, saçmalıklara meraklıysanız, hiç bu köşede oyalanmayın, ne siz beni üzün, ne ben sizi... Testi kırıldıktan sonra akıl veren angutlardan yeteri kadar var. Bi de biz eklenmeyelim.
“Kazanınca alkışlayan, kaybedince yuhlayan” zihniyetin mastürbasyonundan da gına geldi artık...
Gelmedi mi?
Ne balıkçıyım.
Ne kamyoncu.
Spor müdürlerine yemek ısmarlayarak köşe sahibi olan lokantacılardan da değilim.
Kulüp yöneticilerinden avanta alan gazetecilerden de.
TARAFTARIM!
Hepsi bu.
Özetle...
Her zaman buradayım,Tribündeki yerimde...
Cümleten merhaba.